Erdek’in güneydoğusunda Kurbağalı plajının sonunda bulunan Seyitgazi tepesi, Erdek’in en güzel manzara noktalarından birisi. Erdek’i yüksek bir tepeden fotoğraflamak istiyorsanız işte o tepe Seyitgazi tepesi. En güzel gün batımını izleyebileceğiniz, Zeytinliada ve limanı uzaktan fotoğraflayabileceğiniz, yürüyüş yapabileceğiniz bir tepe burası, Erdeklilerin ve Erdek’e gelen ziyaretçilerin mutlaka ziyaret ettiği bir gezi güzergahı, Yaz akşamları esen rüzgarlarla tam seyirlik bir nokta. Burçlu surlarıyla nostaljik havasını koruyan Seyitgazi tepesi Kapıdağ’a bağlı, koni biçiminde 350 metre genişliğinde ve 103 metre yüksekliğinde coğrafi özelliklere sahip.
Tepenin tarihi geçmişine bakarsak, Rumlar zamanındaki adının Ayios Simeon olduğu görülüyor. Strabon bu tepeden, tam Kyzikos’tan Piripos’a giden gemilerin geçiti üstünde bulunan Melanos burnu diye bahsediyor. Böylece eski adının Melanos olduğu öğrenilen tepenin en göze çarpan özelliği, Berzah yönündeki yamacına sarık şeklinde dolanan sur kalıntısı olarak görülüyor.
Erdek’ten geçen bütün seyyahların gördükleri bu tepeyi ve kaleyi, 1704 yılında buraya gelen Paul Lucas şöyle tarif ediyor. ” Şehrin yanında denize doğru uzanmış kayalık bir tepe vardır ki orada hala muntazam şekilde sıralanmış, sağlam ve sanatkarane yapılmış 9 veya 10 kadar dört köşe kule görünmektedir. ” 19. yüzyılın yarısına doğru Erdek!e gelen Hamilton ise bu kalıntıyı “Seidi Gazeh Kaleh” olarak bugün ki adı ile anıyor.
Seyitgazi Tepesi’nin üstünde küçük bir kilisenin ve diğer binanın sadece temelleri var. Paul Lucas dağın tepesinde Hristiyanların kilise olduğunu söyledikleri, oldukça güzel bazı binaların kalıntılarını gördüğünü bildiriyor. Bu kayıttan 18. yy başında bu kiliseden artık istifade edilmediği, fakat binaların tamamen yıkılmamış durumda olmadığı anlaşılıyor.
Tepenin üstündeki kilise temellerinin 5-10 metre doğusunda, yarım yuvarlak ve 1 metre yüksekliğinde harçsız kuru duvardan yapılma bir adak yeri mevcut. Halk arasında Seyitgazi’nin türbesi olarak tanınan bu duvarın içinde bir çok elbise parçaları, çocuk giyim eşyası ve yarı yanmış mumlar göze çarpıyor. Bilhassa kurban edilen adak hayvanlarının taşlara serpilmiş kanları, kesik horoz kafaları böyle yüksek yerlerde yapılan eski Kibele sunaklarını şiddetle hatırlatmakta ve o çok eski zaman inanışının Hristiyanlık ve Müslümanlık devirlerini aşan apaçık bir devamı ile karşı karşıya bulunulduğunu gösteriyor. Müslüman halk bu türbeye bir şey adayanların dileklerine kavuşacaklarına, çocuksuz kadınların çocuk çocuk sahibi olacaklarına ve elbiselerinden bir parçayı buraya asan hastaların, hastalıklarından kurtulacaklarına inanıyor.
Tepenin denize yakın yerlerinde belli başlı üç mağara mevcut. Bunlardan ikisi doğuya bakan tarafta ve denizden birkaç metre yükseklikte, üçüncüsü ise tepenin güneyinde denizden otuz metre kadar yüksekte ve kubbesi yarı yarıya çökmüş durumda bulunuyor. Sonuncu mağaraya Rumlar zamanında Diavolo Skala ( Şeytan iskelesi) mağarası ismi verilmiş.